Hibrid Okul Planlaması Seçeneklerin En Kötüsü Olabilir
David Zweig
Yüz yüze eğitimle uzaktan eğitim seçenekleri arasında mükemmel bir seçenek olduğuna dair bir uzlaşma varmış gibi gözüküyor ama Hibrid okul planlaması bir halk sağlığı felaketiyle sonuçlanabilir.
Yeni eğitim-öğretim yılına başlamak üzereyken, ülkenin her tarafındaki okullar çocuklara sağlıklı koşullarda nasıl eğitim vereceklerini düşünüyorlar. Bazı eyaletler çocukları tam zamanlı olarak okula getirme kararı alırken, bazıları sadece ekrandan eğitim vermeyi planlıyor. Fakat ülkedeki okulların tahminen %20–30’luk bir bölümü (1 milyondan fazla öğrencisi olan New York dahil) hibrid bir model uygulamayı planlıyor. Bu planlamaya göre çocuklar gruplara ayrılarak, dönüşümlü olarak ve yarı zamanlı şekilde yüz yüze eğitim alıyorlar.
Eğitim yöneticileri, okul liderleri ve eyalet salgın uzmanları bu yaklaşımı altın çözüm olarak pazarlıyorlar. Buna göre sınıflarda uygun fiziksel mesafeyi korumak için sınıf mevcudu düşürülüyor ki çocuklar en azından temel konularda yüz yüze eğitim olanağına kavuşsunlar. Mükemmel bir uzlaşma gibi görünüyor.
Fakat geniş bir kitlenin hemfikir olduğu bu varsayım çok büyük bir yanlış olabilir.
Harvard Üniversitesi T.H. Chan Halk Sağlığı Fakültesi epidemiyoloji uzmanı William Hanage diyor ki; “Eğer amacımız okullarda virüsün yayılımını engellemekse, Hibrid model hayata geçireceğimiz seçenekler içinde kuvvetle muhtemel en kötü olanı.”
Johns Hopkins Bloomberg Halk Sağlığı Fakültesinden başka bir epidemiyolog Jennifer Nuzzo da “Sonuçta bu modelin öğretmenlere nasıl bir yararı olacak anlayamıyorum” diyor.
İkisinin de argümanı basit: Eğer hem çocukların hem de öğretmenlerin virüse daha az maruz kalmasını istiyorsak, öğrencilerin sabit bir akran grubu içinde vakit geçirmesi daha yararlı olacaktır.
Hibrid bir modelde, çocuklar her hafta birkaç gün okul dışında kaldıklarında, bu çocukların önemli bir kısmı muhtemelen farklı çocuklar ve yetişkinlerle temas içinde olacaklar. Bu durum özellikle de ebeveynleri çalışan ve bir yetişkinin bakımına ihtiyacı olan, bu yüzden farklı bireylerle (ve onların muhtemel enfeksiyonları ile) sosyal temas kurmak zorunda olan küçük çocuklar için geçerli olacaktır.
Bu arada, daha büyük yaştaki çocuklar ise, eskiye oranla daha fazla olan okul dışı zamanlarında birbiri ile vakit geçirme eğiliminde olacaklar. (Birçok eğitim bölgesinde, uzaktan eğitim planlarında canlı dersler günlük olarak oldukça kısa bir zaman tutmakta ve çocuklara doldurmaları gereken geniş bir boş zaman bırakmaktadır.)
Nuzzo’ya göre Hibrid model, eğer çocuklar okul dışında oldukları zamanda sadece evde vakit geçirirlerse işe yarar ve bu politika yapıcıların gerçekçi olmayan bir varsayımı.
Bütün bu ekstra temaslar virüsün yayılımını önlemek yerine artırma riski taşımaktadır diyor Washington Üniversitesinde pediyatrist ve epidemiyolog Dimitri Christakis. Ona göre hibrid modelin virüsün yayılımını hızlandırması gerçek bir ihtimal ve sınıfı gruplara bölmek yerine 30 çocuğu sınıfta tutmak (sınıfta yeterli 6 feet fiziksel mesafe olmasa bile) daha tercih edilebilir bir yaklaşım. Aksi senaryoda bu çocukların her biri toplamda daha fazla insanla temas kurmuş olacak. Sonuç olarak öğretmenleri de daha yüksek riske maruz kalacak çünkü her gün aynı gruba yüz yüze eğitim vermek yerine iki gruptan sorumlu olacak.
Harvard Tıp Faküktesinden Martin Kulldorf bunu basit bir aritmetikle açıklıyor: “Tam zamanlı yüz yüze eğitimle çocuklar temelde iki yerde (evde ve okulda) iki grup insanla birlikteler. Hibrid bir planlamada, küçük yaştaki birçok çocuk üçüncü bir yerde, farklı yetişkinlerle olmak zorunda kalacaklar. Örneğin dede ve nineleriyle, akrabalarıyla veya bakıcılarıyla.
Çocukların iki mekan ve iki grup insanla birlikteliklerini üçe çıkardığımızda hibrid model her iki tarafında zarar gördüğü bir seçeneğe dönüşür. Kulldorf bunun yerine “hibrid öğretmen” modelini öneriyor. Bu senaryoda çocuklar tam zamanlı olarak okulda kalırken, virüse yakalanma riski yüksek olan öğretmenler okul dışından meslektaşlarına not verme, ders materyali hazırlama gibi konularda destek oluyor veya evde kalmak zorunda kalan çocuklara online eğitim verme gibi süreçlerde değerlendiriliyor.
Bu yazı için görüşü alınan uzmanlar Avrupa’nın birçok ülkesinde geçen ilkbaharda uygulanan hibrid modelin virüsün yayılımındaki etkisine dair herhangi bir çalışma olup olmadığını bilmediklerini söylediler. Ancak bunun da ötesinde hibrid modelin eğitimsel getirisi de oldukça düşük olabilir. Eğitim ve etik uzmanı Meira Levinson’a göre bazı öğrenciler aralıklı da olsa yüz yüze eğitimi (kurbağa kesmekten takım olma aktivitelerine kadar) bu dönemde kıymetli bulabilir ancak çocukların bir kısmı da bu değişkenlikle baş etmekte zorlanacaktır. Ayrıca hibrid model uzaktan eğitim zamanlarında çocuklara kimin bakacağı krizine de çare olmuyor.
O halde en az 30 eyalette, çocukların virüsü hem akranlarına hem de öğretmenlerine bulaştırma riskini artırabilecek bir modele nereden geldik?
Hibrid okul planlaması aslında 6 feet (*Türkiye için 1.5 metre) sosyal mesafe standardından türetilmiş bir hızlı çözüm. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin (CDC) okulların yeniden açılmasına dair kılavuzunda “öğrenciler en az 6 feet sosyal mesafeyi korumalıdır” önerisi yer alıyor.
Birçok eyalet bu öneriyi benimsedi fakat bu kurala uyabilmek için birçok okul toplam mevcutlarını azaltmak (bazıları 3’te 2 oranında) zorunda kaldı. Okul yöneticilerinin sıralar arasına mesafe bantları çektiği fotoğraflar haberlerde yayılmaya başladı. Özetle 6 feet kuralı hibrid modelin köşe taşı oldu ve tüm planlar bu kurala göre yapıldı.
Birçok uzmanın belirttiği gibi, 6 feet (1.5 metre) kuralı hastalığı önlemek açısından sihirli rakam değil. Bu parmak hesabı kuralı, bir sağlık bakımı ortamında özellikle solunum yoluyla geçen hastalıklarda sağlıkçılarla hastalar arasında bir bulaşma olmasın diye CDC’nin yıllar önce koyduğu bir yönlendirmeden bugünlere gelmiştir. Okul ortamlarındaki araştırmalardan, yetişkinlere oranla Covid-19’a yakalanma riski daha düşük olan küçük çocuklar üzerinden elde edilmiş bir bulguya dayanmamaktadır. Dünya Sağlık Örgütü ve Amerikan Pediyatri Akademisi 1 metrelik bir mesafenin yeterli olacağını söylemektedir.
Danimarka geçtiğimiz Mayıs ayında sosyal mesafe önerisini 2 metreden 1 metreye düşürdü ve okullardan kaynaklı bir salgın yaşanmadı. İsveç’te daha küçük yaştaki çocukların devam ettiği okullar tüm sene boyunca açık kaldı ve çocuklar arasında bir mesafe kuralı konmadı. Hükümet raporları okulların virüs yayılımında önemli bir etkisi olmadığını ve öğretmenlerin diğer çalışanlara oranla daha büyük bir riske maruz kalmadığını belirtti.
Eyalet düzeyinde örneğin Massachusetts ve Colorado’da farklı halk sağlığı yönlendirmeleri yapılıyor. Okul bölgelerini 6 feet kuralı konusunda cesaretlendirirken 3 feet mesafenin de (başka önlemlerle birlikte) yararlı olacağını belirtiyorlar. Fakat ülkenin çoğunda politika yapıcılar ve okullar 6 feet kuralını ilahi bir kural gibi kabul ediyorlar.
Benim kendi bölgem olan New York da hibrid bir planlama önerdi ve bu planlamaya göre 9 ve 11 yaşındaki iki çocuğum haftada yalnızca iki gün okula gidecekler. Bölge yönetimi de 6 feet kuralını aynı ilahi kural gibi uygulamayı düşünüyor. Bölgemizdeki okullarda sınıflar normalde kalabalık değil ama öğrenciler haftanın yarısından fazla okuldan uzak kalacaklar ve uzaktan eğitimin zararları ile birlikte virüsü akranlarına ve öğretmenlerine bulaştırma potansiyelini artıracaklar.
New York Eyaleti Sağlık Bölümüne başvurdum ve okula tam zamanlı devam edip etmeyen öğrencilerin arasında fark yaratsa bile okulların mesafe kurallarını aşmasının önerilip önerilemeyeceğini açıklığa kavuşturmak istedim. Bana şunu söylediler: Okul bölgeleri her zaman daha fazlasını yapabilir.
Soru şu: neyin daha fazlasını?
* Bu yazı 8 Haziran 2020 tarihinde Wired Magazine’de yayımlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten ulaşılabilir.
https://www.wired.com/story/hybrid-schooling-is-the-most-dangerous-option-of-all/