“Küresel Eğitim Krizinin Durumu: İyileşmek için Bir Yol”
UNESCO, UNICEF ve Dünya Bankası pandeminin eğitim üzerindeki yıkıcı etkisini gidermek amacıyla ortak bir girişim başlattılar ve bu girişim çok yakınlarda “Küresel Eğitim Krizinin Durumu: İyileşmek için Bir Yol” isimli önemli bir rapor yayınladı.
Rapor hem COVID salgınının dünya ölçeğinde eğitime verdiği zararın büyüklüğünü gözler önüne seriyor hem de virüsün eğitimde dönüşüm için sunduğu fırsatlara dikkat çekiyor. Sadece dikkat çekmiyor hem iyileşme hem de değişim için politika önerileri sunuyor.
“Bu neslin çocuklarının kalıcı öğrenme problemlerinden muzdarip olmaması ve gelecekteki üretkenliklerini yitirmemeleri için acilen hareket geçme zamanı” diyor.
Raporun yönetici özetini çevirdim:
Eğitimin pandemi nedeniyle yaşadığı küresel kırılmanın tarihte eşi yok ve bunun öğrenme üzerinde ağır etkileri olacak. Kriz eğitim sistemlerini tüm dünyada nerdeyse durma noktasına getirdi ve okulların kapanması 1.6 milyar öğrenciyi etkiledi. Nerdeyse her ülke öğrenciler için uzaktan eğitim fırsatları yaratmaya çalıştı ancak bu girişimlerin kalitesi birçok yerde farklılık gösterdi ve yüzyüze eğitimin yerine almaya yaklaşamadı.
Şimdi, aradan 21 ay geçtikten sonra okullara hala milyonlarca öğrenci için kapalı kalmaya devam ediyor ve milyonlarcasının da okula geri dönememe riski var. Okul kapanmalarının çocukların öğrenmesi üzerindeki etkisini gösteren ve sayısı hergün artan araştırma bulguları korkunç bir gerçeği ortaya çıkarıyor: Öğrenme kayıpları çok büyük ve eşitsiz dağılıyor. Güncel öğrenme ölçümleri, birçok ülkede çocukların okulda bu sürede kazanacakları akademik öğrenmenin çoğunu veya tamamını kaçırdıklarını gösteriyor. Küçük çocuklar ve dezavantajlı ailelerin çocuklarında kayıp daha büyük.
Brezilya Sao Paulo’da öğrenciler normalde yüzyüze eğitimde alacakları kazanımların sadece %28’ini öğrenmişler ve okul terki riski üç kat artmış. Hindistan Karnataka’da devlet okullarında okuyan 3. sınıf çocuklarından basit çıkarma işlemini yapabilenlerin oranı 2018’de %24 iken 2020’de %16'ya düşmüş.
Küresel eğitim krizi daha önce korkulandan daha kötü bir duruma geldi: Bu nesil çocuklar ömür boyu edinecekleri ekonomik kazançlarının bugünün parasıyla 17 trilyon dolarını kaybetme riski ile karşı karşıyalar. 2020’de hesaplanan rakam 10 trilyon dolardı.
Düşük ve orta gelirli ülkelerde, öğrenme yoksulluğu yaşayan çocukların oranı (salgından önce zaten %50’nin üstündeydi) okul kapanmaları ve eşitsiz uzaktan öğrenme uygulamaları nedeniyle hızlı bir şekilde artacak, muhtemelen %70’e kadar çıkacak.
Kriz eğitimde eşitsizlikleri de azdıracak. Küresel ölçekte, tüm ülkelerde okullar ortalama 224 gün kapalı kaldı. Fakat az ve orta gelişmiş ülkelerde okul kapanmaları daha uzun sürdü ve kapanmalara karşı alınan tedbirler de daha etkisiz oldu. Bu ülkelerde öğretmenlere uzaktan eğitim konusunda yeterli profesyonel destek verilmedi ve öğretmenler çocuklar ve ailelerle baş başa hazırlıksız bir şekilde bırakıldı.
Ailelerin sorunla başa çıkabilme kapasitesi ise gelir düzeylerinden etkilendi. Dezavantajlı ailelerin çocukları uzaktan eğitimden akranlarına oranla daha az yararlanabildiler, elektrik kesintileri, internet bağlantısı yetersizliği, evde bilgisayar olmaması veya ailelerinin dijital okuryazarlığının yetersiz olması nedeniyle.
Küçük yaştaki çocuklarla engelli çocuklar ise ülkelerin geliştirdiği tedbirlerin nerdeyse tamamen dışında kaldılar çünkü uzaktan öğrenme nadiren ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde tasarlandı. Kız çocukları da, sosyal normların da etkisiyle, sınırlı dijital beceriler ve donanım yetersizliği nedeniyle öğrenmelerine etkin bir şekilde devam edemedi.
Çocuklar ve gençlerin diğer alanlarda elde ettiği kazanımlar ya durdu ya da geriye gitti. Okulların çocuklar için genellikle öğrenmenin ötesine geçen kritik işlevleri vardır ve çocukların korunması için güvenli alanlar sağlarlar. Okul kapanmaları sırasında çocukların sağlık ve güvenliği olumsuz etkilendi, aile içi şiddete ve çocuk işçiliğine daha fazla maruz kaldılar.
Tüm dünyada 370 milyondan fazla çocuk okul kapanmaları nedeniyle, kendileri için günlük düzenli temel beslenme kaynaklarından biri olan okul yemeğinden yararlanamadı.
Çocuk ve gençlerde zihinsel sağlık krizi eşi görülmeyecek düzeylere çıktı. Eğitimde cinsiyet eşitliği daha çok tehdit altına girdi çünkü kapanmalar tahminen 10 milyon kız çocuğunu önümüzdeki 10 yılda erken evlilik ve okuldan terk riski ile karşı karşıya bıraktı.
COVID 19 krizi küresel eğitim camiasına bazı önemli dersler verdi ancak aynı zamanda eğitimde dönüşüm ve inovasyonun mümkün olduğunu da gösterdi. Uzaktan eğitim inisiyatiflerinin yetersizliklerine rağmen yıldızın parladığı anlar ve yenilikler de vardı. Salgın patlak verdiğinde bir gereklilik haline gelen uzaktan ve hibrid öğretimin, (yetkin ve iyi desteklenmiş öğretmenleri tamamlayacak şekilde) sistemler güçlendirilirse ve teknoloji daha etkin bir kaldıraç haline getirilirse eğitimin geleceğini dönüştürme potansiyeli olduğu anlaşıldı.
UNESCO, UNICEF ve Dünya Bankası’nın başlattığı “Görev: Eğitimi İyileştirmek” inisiyatifi üzerinden yaptıkları yakın işbirliğinin bir ürünü olan bu rapor okul kapanmalarından kaynaklanan öğrenme kayıplarının şiddeti üzerine yeni bulguları ortaya koyarken, daha etkili, adil ve dayanıklı eğitim sistemlerine giden yol için de önerilerde bulunmaktadır.
Okulları yeniden açık hale getirmek ülkelerin en yüksek önceliği olmalıdır. Okulları kapalı tutmanın maliyeti ağır ve salgın öncesi eşitsizlikleri daha da derinleştirerek genç kuşakların geleceğini tehdit eder. Ayrıca, artan oranda araştırma bulgusu, uygun ve yeterli tedbir alınırsa çocukların ve eğitim çalışanlarının hastalık risklerinin minimize edilebileceğini gösterdiği için de okullar açık tutulmalı.
Okulların açık olması ülkelerin öğrenme kayıplarını telafi etmek için alabileceği en etkili tedbirdir. Öğrenme krizi ile baş edebilmek için ülkelerin öncelikle öğrenme verisi krizini çözmesini, yani çocukların öğrenme düzeyini ölçmesi gerekiyor.
Birçok ülkede matematik ve okumada önemli öğrenme kayıpları rapor edilmekle birlikte öğrenme kayıpları üzerine bulgu hala çok az. Politika yapıcılar, okul yöneticileri ve öğretmenler için, öğrenci kategorilerine sınıflandırılmış öğrenme verisine erişmek son derece önemli ki öğrencilerin öğrenme kayıplarını telafi edecek öğretimsel tedbirler alabilsinler.
Öğrenme kayıplarının birikmemesi için çocuklar okula döner dönmez veri temelli bir telafi programı hayata geçirilmeli. Daha önceki kapanmalarda, örneğin 2005 yılındaki Pakistan depreminde, yapılan öğrenme kaybı araştırmaları gösteriyor ki gerekli tedbirler alınmazsa ve öğretim programı buna göre uyarlanmazsa öğrenme kayıpları sonra devam ediyor.
Telafi programları, temel öğrenme becerilerini kazandırmaya yönelik etkisi kanıtlanmış teknikler kullanarak bu kaybı önleyebilir: Müfredatı revize ederek, ders saatlerini artırarak ve hedefli öğretim, kendi kendine öğrenme araçları ve küçük grup rehberliği gibi yöntemler kullanarak öğrenmeyi daha etkili hale getirebiliriz.
Bu tür önlemler kayıp kazanımları telafi etmekle birlikte öğrenmeyi uzun vadede de olumlu etkiler ve sistemin öğrenci ihtiyaçlarına yanıt verme yeteneğini geliştirir.
Ancak ülkeler bunu başarabilmek için, yani öğrenme kayıplarının kalıcı hale gelmesini engellemek ve sistemlerini geliştirme fırsatını kullanabilmek için hemen harekete geçmeliler.
Çocukların öğrenme kayıplarını telafi etmenin ötesinde sosyo-duygusal kayıpları ile ilgilenmek ise ayrıca önemli. Kapanmalar sadece eğitimi kesintiye uğratmadı, aynı zamanda okul beslenmesi, koruma ve psikososyal destek hizmetleri gibi okullarda verilen kritik hizmetleri de engelledi ve bu çocukların iyi olma halini ve ruhsal sağlığını olumsuz etkiledi.
Okulları açık tutmak ve bu hizmetlerin verilmesini sağlayarak çocukların ruh sağlığını ve esenliğini korumak da öncelikli olmalı.
Tüm bunlar, ancak öğretmenler çocukların bütünsel gelişimini destekleyecek şekilde desteklenirse hayata geçebilir. Öğretmenler çocukların öğrenme kayıplarının telafisi ve psikososyal açıdan desteklenmesi açısından güçlenmesi için gerekli önlemler alınmalı.
Daha güçlü bir şekilde geri dönmek için ülkeler, tedbirlerinin ne kadar etkili olduğunu ve eşitliğe ne kadar hizmet ettiğini iyi izlemeli. Güncel ve güvenilir veri toplama sistemleri geliştirmek, politika araçlarının ne kadar etkili olduğunu görmek ve bir sonraki kriz için öğrenmeler çıkarmak açısından çok önemli.
Politika tedbirleri ile bunun sonucundaki öğrenmedeki gelişim arasındaki boşluğu görebilmek için daha fazla araştırma gerektiriyor ki uygulamada neyin çalıştığını ve bunları sistem düzeyinde nasıl yaygınlaştırabileceğimizi görelim.
Ülkelerin öğrenmeyi geliştirme ve okulları daha etkili, adil ve dayanıklı hale getirmek için önlerinde bu krizden çıkaracakları bir fırsat var. Şimdi direksiyonu krizden fırsata doğru çevirme ve iyileşmeden de öte dirençli ve dönüşümcü eğitim sistemleri yaratma fırsatı. Tüm çocuklar ve gençlere daha kaliteli bir eğitim ve sağlık imkanları sunmak için…
*Rapora aşağıdaki linkten erişilebilir: