PISA’NIN GÖRMEDİĞİMİZ SONUÇLARI

Suat Kardas
5 min readFeb 15, 2022

--

OECD’nin her üç yılda bir yaptığı ve 15 yaşına gelmiş (ilköğretimi/temel eğitimi bitirmiş) öğrencilerin üç temel alandaki (matematik, bilim ve okuma) becerileri ne kadar kazandıklarını araştırdığı PISA araştırması bütün eleştirilere rağmen eğitim alanındaki en kapsamlı bulguları sunan uluslararası en önemli araştırma bence.

Araştırma OECD üyesi olan ve olmayan 79 ülkede eğitim, okul sistemleri ve öğrencilerin durumu ile ilgili önemli bulgular sunuyor. PISA sonuçları açıklandığında ana gündem maddesi ülkelerin genel sıralamadaki yeri oluyor.

Oysa PISA sonuçları yukarıda da bahsettiğim gibi, özellikle politika yapıcılara eğitim ve okul sistemlerini geliştirme konusunda önemli ipuçları ve içgörüler sunma potansiyeline sahip.

Her sınavdan sonra yayımlanan ilk sonuç raporundan birkaç ay sonra (bence ilk raporlardan çok daha ilginç olan) başka önemli raporlar yayımlanıyor. Bu raporlarda performansı yüksek veya düşük ülkelerin eğitim sistemlerindeki ortak noktalar bulunmaya çalışılıyor ve bu bulguların politika açısından ne anlama gelebileceği tartışılıyor.

PISA 2009, 2012 ve 2015 sınavlarından sonra benzer raporlar yayınlayarak performansı yüksek/düşük okul sistemleri ile ilgili ortak bulguları ortaya koydu.

Örneğin 2012 PISA sonrasında yayımlanan “What Makes Schools Successful” raporuna göre bu ortak özelliklerden en önemlileri:

1. Dönüşümcü Liderlik

Okul müdürlerinin yönetişimde daha fazla yetki ve sorumluluk aldığı ülkelerde öğrenci başarısı daha yüksek. Çek Cumh. Litvanya, Macao Çin, Hollanda ve İngiltere’de okul liderinin hareket alanı en yüksek düzeyde iken Türkiye, Tunus, Ürdün ve Yunanistan’la birlikte en düşük müdür özerkliğine sahip.

2. Öğretmenler Arasında Güçlü İşbirliği

Temel becerilerde öğretmenler arası işbirliği mekanizmalarının güçlü olmasının bilimdeki başarıyı önemli oranda artırdığını gösteriyor. Okul müdürlerinin iyi donatılmış bir akademik bölüme sahip olduğunu belirttiği okullarda okuyan öğrenciler daha yüksek performans göstermişlerdir.

3. Öğretim Süresi

PISA bulguları temel becerilerdeki başarıda en değerli kaynaklardan birinin okulda bu alanların öğretimine ayrılan zaman olduğunu gösteriyor.

4. Pozitif Okul İklimi

PISA ve diğer pek çok çalışmada, disiplinli okul ikliminin öğrencilerin akademik başarıları üzerindeki olumlu etkisi üzerinde duruluyor. Sınıf disiplininin iyileştirilmesinin dezavantajlı öğrencilerin bulunduğu okullarda başarıyı artırdığının altı çiziliyor.

Bununla birlikte, bireye özgü eğitim ve yüksek beklentilerin vurgulandığı bir okul ikliminin akademik direnç (resilience) gösterme becerisi üzerinde olumlu etkiye sahip olabileceği savunuluyor.

5. Ders Dışı Etkinlikler

PISA 2012 sonuçlarına göre okullarında bilim yarışması düzenlenen ve okulda bir bilim kulübü olan öğrenciler akranlarından 36 puan daha yüksek başarı göstermişlerdir.

6. Hedefe Odaklı Doğrudan Öğretim (Direct Instruction)

PISA bulguları ve başka akademik araştırmalar hedefe odaklı, inisiyatifin daha çok öğretmende olduğu öğretim yöntemlerinin temel becerileri öğretmekte kısa vadede daha etkili olduğunu gösteriyor.

7. Erken Yaşta Yöneltmeme

Öğrencileri erken yaşlarda farklı okul ve programlara yöneltmek onları akademik olarak dışlanmış hissettiriyor ve başarılarını düşürüyor.

***

2018 PISA’dan sonra bu amaçla yayımlanan raporun adı ise “PISA 2018 Results: Effective Policies, Successful Schools” (PISA 2018 Sonuçları: Etkili Politikalar, Başarılı Okullar) ve yine ilginç bulgular var.

Bu bulgulardan önemli ve ilginç bulduklarımı aşağıya aldım. Her PISA sonuç raporunun bir beceri alanına odaklı olduğunu ve 2018 raporunun odağının okuma performansı olduğunu hatırlatalım.

Küresel eğilimler ve krizler, teknolojik değişim, artan eşitsizlikler ve pandemi eğitim ve okul sistemlerinin önüne yepyeni zorluklar getiriyor. Okul yönetim politikaları ve pratikleri eğitim sistemlerinin bu zorluklara nasıl yanıt vereceği konusunda kritik bir öneme sahip.

OECD ülkeleri genelinde; öğrencilerin %6’sı okulöncesi eğitime ya hiç katılmamış ya da bir yıldan az katılmış. Bu öğrenciler 15 yaşına geldiğinde, 1 ila 3 yıl arasında okulöncesi eğitim almış yaşıtlarına oranla daha düşük bir okuma performansı gösteriyorlar.

Sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı olan bir çocuğun yaşıtlarına oranla en az bir kere sınıf tekrar etme ihtimali 3 kat fazla. Sistem genelinde sınıf tekrar etmiş çocuk oranı az olan ülkeler okuma performansında daha başarılı ve eşitlikçi sonuçlar alıyor.

Genel programlarda okuyan çocukların performansı mesleki eğitimdeki yaşıtlarına göre 30 puan daha yüksek. Sistem düzeyinde, genel programlarda okuyan çocuk sayısı daha fazla olan ülkeler daha eşitlikçi sonuçlar gösteriyor.

Çocukları yeteneklerine göre ayıran/sınıflayan ülkeler 8 puan daha düşük okuma performansı gösteriyor.

Okul kaynakları öğrenci başarısında etkili. Çocukların %27’sinin devam ettiği okulların müdürleri eğitimin öğretmen yokluğu nedeniyle, %33’ünün devam ettiği okulların müdürleri ise eğitimin yardımcı personel yokluğu nedeniyle olumsuz etkilendiğini raporlamış. Okulda personel eksiği yaşayan17 ülke daha düşük bir performans göstermiş. Benzer sonuçlar eğitim materyali eksikliği yaşayan ülkeler açısından da söz konusu.

Ev ödevi vermeye daha çok meyilli olan ülkeler her üç beceri alanında da daha yüksek bir performans gösteriyor.

Öğrencilerin ve okulların sosyo-ekonomik profilini göz önünde bulundurmak kaydıyla, OECD ülkeleri genelinde devlet okullarında okuyan çocuklar özel okullarda okuyan çocuklara oranla okuma performansında daha iyi (14 puan).

Sistem düzeyinde tüm ülkelerde, özel-bağımsız okul payı yüksek ülkelerin her üç beceri (okuma, fen ve matematik) alanında daha düşük ortalama performans gösterme eğilimi var (kişi başı GSYİH hesaba katıldıktan sonra). Bu ilişki OECD ülkeleri genelinde görülmüyor.

Öğrenci değerlendirme sonuçlarını velilere bilgilendirme, öğretim programlarını geliştirme konusunda daha etkili kullanan, okul adına öğrenci performansı hakkında detaylı bilgi veren ve öğrenciden geribildirim isteyen, okulun gelişmesi konusunda en az altı ayda bir düzenli danışma toplantıları düzenleyen olan ülkeler daha eşitlikçi sonuçlar gösteriyor.

PISA 2018 sonuçları; avantajlı ve dezavantajlı okullar arasında, öğretmen ve yardımcı personel eksikliği, materyal eksikliği ve dijital kaynakların eksikliği açısından ciddi eşitsizlikler olduğunu gösteriyor. Farklı arka planlardan çocukların eşit eğitim olanaklarına erişmesini ve okulda başarılı olmasını istiyorsak tüm okulların yüksek kalitede maddi kaynağa ve gerekli desteğe sahip olduğundan emin olmamız lazım.

PISA ayrıca yüksek performans ve eşitlik gösteren ülkelerde okul özerkliği ve merkezi hesap verebilirlik dengesinin, eğitim öğretimi destekleyecek şekilde iyi kurulduğunu da bulguluyor.

Yazıyı OECD bülteni “PISA in Focus”tan bir pasajla bitirelim.

“Sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı durumdaki çocuklar sıklıkla, okulda gerçek potansiyellerini ortaya koymalarına engel olan zorluklarla karşılaşırlar. Bu nedenle de, topluma yeterince katkı sunamaz ve sonraki hayatlarında karşılarına çıkan öğrenme fırsatlarından yararlanamazlar.

Oysa bu zorluk ve engelleri ortadan kaldırmak bir eğitim sistemin en asli görevidir. Okullar; dezavantajlı öğrencilerin sınıftayken öğrenmelerini garanti altına alırlarsa ve müfredat dışı zamanlarını zengin etkinliklerle doldururlarsa adil ve müreffeh bir toplumun öncüsü olabilirler.”

(PISA In Focus: In which countries and schools do disadvantaged students succeed? -Hangi ülkeler ve okullarda dezavantajlı öğrenciler başarılı oluyor?)

*Raporun tamamına bu linkten ulaşabilirsiniz. (Rapora önsöz yazan OECD Genel Sekreteri Angel Guria’nın söyledikleri çok ilginç. Belki başka bir yazıda da bundan bahsederim.)

--

--

Suat Kardas

#eğitim, #çocuk, #okul, #öğrenme, #siviltoplum, #sosyalinovasyontasarımı / suatkardas@gmail.com