Uzaktan Eğitim Kime Yakın?

Suat Kardas
3 min readSep 20, 2020

--

Salgın altı ay önce patlak verdiğinde OECD, UNESCO, McKinsey gibi uluslararası kuruluşlar, salgına vereceğimiz yanıtı dört-beş adımda yapılandırmışlardı:

· Acil eylem planı yapmak

· Dayanıklılığı artırmak

· Okula dönüşü sağlamak

· Eğitimde yeni normali hayal etmek

· Dönüşümü başlatmak

Altı ayın sonunda maalesef üçüncü adımdan öteye henüz geçemedik. Hem virüsün beklediğimizden dayanıklı çıkması hem de eğitim sisteminin hantallığı ve kafa karışıklığı eğitim tartışmasını bir türlü “okullar ne zaman açılacak” tartışmasının ötesine taşıyıp yeni bir eğitimi hayal etmemize izin vermedi.

Oysa bu dönemin acil ihtiyaçlarına yanıt verebilmenin bir yolu da farklı bir eğitim ve öğrenme deneyimini hayal edebilmekten geçiyor belki. Çocukların öğrenme ihtiyaçlarını hala eski eğitim tasarımımızı dijital dünyaya replike ederek ve “uzaktan acil öğretim” kafa yapısı ile çözmeye çalışıyoruz. Oysa hem uzaktan eğitimi dijital eğitime hapsetmemiz hem de erişim problemleri nedeniyle bu döneme özel etkin bir öğrenme ekosistemi kuramıyoruz.

Gelin şöyle düşünelim. Çocuğun öğrenme yaşantılarını okullulaştırılmış (schooled) ve okulsuzlaştırılmış (deschooled) yaşantılar olarak ikiye ayıralım. Hayatımız boyunca öğrendiğimiz her şeyi okulda öğrenmiyoruz sonuç olarak. Eğitim literatürü de eğitimi; örgün eğitim (formal), yaygın eğitim (non-formal) ve kendiliğinden (informal) olmak üzere üç kategoriye ayırıyor.

Okullulaştırılmış öğrenmeden bizim çoğunlukla okulda öğrendiğimiz, resmi bir müfredatın parçası olan bilgi, beceri ve tutumları kastediyorum. Eski Yunan’dan beri öğrettiğimiz matematik, okuma yazma, vb konular. İki bin yıldır hala çocuklara doğru-düzgün öğretemediğimiz konular.

Okulsuzlaştırılmış öğrenmeden ise çocuğun kendi ilgi, merak ve isteği ile öğrendiği şeyleri kastediyorum. Okulda öğretil(e)meyen konuları.

“Uzaktan eğitim” dediğimiz şeyi bu iki öğrenme arasında bir denge üzerine kurgulamaya davet ediyorum. Okulda üç çocuğu okuyan bir veli olarak da salgın başladığından beri bunu yapmaya çalışıyorum.

Okullulaştırılmış öğrenme tarafında; temel becerilere ve sosyal duygusal desteğe odaklı, EBA gibi dijital platformların kullanıldığı, öğretmenlerin optimum düzeyde canlı ders yaparak hem çocuklara ders verdiği hem de onlarla bağ kurduğu, çocuklara gönderilen ödev ve görevlerin takip edildiği (hala birçok çocuğun erişiminde sorun olsa da) bugünküne benzer bir süreç yürütülebilir, olabilecek en etkin ve yaygın şekilde.

Okulsuzlaştırılmış öğrenmede ise daha çok veliye iş düşüyor. Pedagojiyi sınıfın dışına çıkardığımız, etrafımızdaki dünyadan (internet, kitaplar, doğa, yakın doğal/kültürel çevremiz, vb) bir öğrenme kaynağı olarak yararlanmaya çalıştığımız, çocukların ilgi ve merakı üzerine yapılandırılmış öğrenme deneyimlerinden bahsediyorum.

Kendi deneyimimden biraz daha somutlaştırayım bu bölümü. Salgın başladığından beri çocuklarla okuldan gelen program yanında, evde öğrenme üzerine kurgulanmış ikinci bir program da yapıyoruz. Çocukların merak ettikleri konuları onlarla birlikte listeledik. Çocukların neyi merak ettiklerinin yelpazesi o kadar geniş ki inanamazsınız. Astronomi, uzay, tarih, arkeoloji, doğa, sanat, biyoloji, insanlar, kitaplar, teknoloji, farklı kültürler gibi konu başlıklarında, bana da yeni öğrenme kapıları açan geniş bir konu listesi çıkardık.

Sonra bunu basit bir haftalık program haline getirdik. Programa okuma saatleri, video saatleri, etkinlikler, keyifli görevler serpiştirdik. Bunları okul programları ile çakışmayacak bir senkronizasyona oturttuk. Kendi başlarına yapacakları etkinlikleri ve birlikte yapılacak etkinlikleri gün içi saatlere yaydık.

Burada renkli, yaratıcı okuma materyallerinin ne kadar önemli olduğunu özellikle vurgulamak isterim. Çocuklar bu dönemi okuma ve yazma açısından çok önemli bir fırsata çevirebilirler. Mesela şu sıralar aşağıdaki atlası kullanarak dünya, kıtalar, okyanuslar, ülkeler ve kültürler hakkında harika bilgiler öğreniyor, atlastan etkinlikler yapıyor, birlikte derinleşiyoruz.

Atlas — Kıtalar, Denizler ve Kültürler Arası Yolculuk Rehberi (Domingo Yayınevi)

Bunlar evde yapılabilecekler tabii, sosyal mesafe kuralları izin verdiğinde ev dışında, doğada, kırda, kentte yapılabilecek şeyler de eklenmeli.

Bunlar için kendimize yetecek miktarda tasarım ve evde öğrenme becerisi yetiyor. Birkaç sene önce yazdığım bir yazıda (https://medium.com/@suatkardas/platonun-ma%C4%9Faras%C4%B1ndan-%C3%A7%C4%B1kmak-24fa3a327257) eğitimde 21.yüzyılın en önemli becerilerinden birinin “program liderliği” becerisi olacağını söylemiştim. Hem veliler hem de eğitimciler olarak bu becerimizi geliştirebilir ve çocuğun öğrenme yaşantılarını destekleyebiliriz.

Uzaktan eğitim dönemi çocuklara geniş bir boş zaman bırakıyor. Bu zamanı hem okuldan hem de evden organize edilecek şekilde anlamlı ve keyifli hale getirmek mümkün. Belki o zaman uzaktan eğitimi zihinde ve pratikte yakın hale getirmek de mümkün olur.

Hatta belki salgın sonrası eğitim ve okul tasarımımızı dönüştürecek yeni pencereler de açar bize bu deneyimler.

--

--

Suat Kardas
Suat Kardas

Written by Suat Kardas

#eğitim, #çocuk, #okul, #öğrenme, #siviltoplum, #sosyalinovasyontasarımı / suatkardas@gmail.com

No responses yet